Yapay zekanın yükselişi, teknoloji, gazetecilik ve tasarım gibi birçok sektörde köklü değişimlere yol açtı. Kod yazan, haber üreten ve profesyonel görseller oluşturan yapay zeka sistemleri, iş dünyasında köklü dönüşümlere neden olabileceği tartışmalarını da beraberinde getirdi. Ancak bu yeni çalışma biçimleri, icat kavramının nasıl tanımlanması gerektiğine dair önemli bir soruyu da gündeme getiriyor, yapay zeka çağında mucit kim?
2020 yılında Amerika Birleşik Devletleri Patent ve Ticari Marka Ofisi (USPTO), DABUS adlı yapay zeka sisteminin bir mucit olarak listelenmesini reddetti. DABUS, bir gıda kabı ve yanıp sönen bir acil durum sinyali tasarlamıştı; ancak mahkemeler, mevcut ABD yasalarına göre yalnızca insanların mucit olarak kabul edilebileceğini belirtti. Bu karar, bilim insanlarının yapay zekadan yardım alarak geliştirdiği icatların nasıl değerlendirileceği konusunda açık kapı bıraktı.
ABD Anayasası, yazarların ve mucitlerin orijinal fikirlerini açıkça koruyor. Mevcut yasalar, mucidi, rutin talimatları izlemekten öteye giderek yeni bir fikir ortaya atan ve bunu işlevsel hale getiren kişi olarak tanımlıyor. Bir mucidin, basitçe var olan bilgileri uygulamak yerine, sürece entelektüel bir katkı yapması gerekiyor.
Yapay zeka ve icat süreci
2022’de ChatGPT gibi büyük dil modellerinin ortaya çıkması, yapay zekanın icat sürecindeki rolü hakkında yeni tartışmalara yol açtı. O yıl, ABD Federal Temyiz Mahkemesi, bir patent başvurusunda yapay zekanın mucit olarak adlandırılamayacağını bir kez daha teyit etti. Bu karar, yasaların insanları icat yapmaya teşvik etmeyi amaçladığını vurguluyordu.
2024 yılında USPTO, yapay zekanın icat sürecindeki rolünü netleştiren yeni bir rehber yayımladı. Buna göre, yalnızca insanlar mucit olarak kabul edilecek, ancak yapay zeka araçlarının araştırma ve geliştirme süreçlerinde yardımcı olarak kullanılması engellenmeyecekti. Bu yaklaşım, yapay zekanın bilimsel keşifleri hızlandırdığı gerçeğini kabul etmekle birlikte, mucit olma hakkını insana tanımaya devam ediyor.
Günümüzde bilim insanları ve mucitlerin yapay zeka araçlarını kullanıp kullanmadıklarını akademik çalışmalarda belirtmeleri bekleniyor. Ancak ABD patent sisteminde böyle bir şeffaflık gerekliliği henüz bulunmuyor. Yine de mevcut politikalar, yalnızca önemli bir katkı yapan insanların mucit olarak listelenmesini şart koşuyor ve yapay zekayı sadece bir araç olarak görüyor.
Yapay zeka çağında bireysel yaratıcılık
Değişen yasal ortamda, ABD inovasyon politikası önemli bir dönüm noktasında. USPTO’nun, insanları mucit olarak tanıyan ancak yapay zekanın bir yenilik aracı olarak kullanılmasını kabul eden bu yaklaşımı henüz yeni. Önümüzdeki süreçte, ABD hükümetinin yapay zeka politikaları bu yönergeyi nasıl etkileyecek, henüz bilinmiyor.
Bazı araştırmalar, yapay zeka araçlarının bilim insanlarını daha üretken hale getirdiğini ortaya koyuyor. MIT ekonomi bölümü doktora öğrencisi Aidan Toner-Rodgers’ın yaptığı bir çalışmaya göre, yapay zeka araçları kullanan bilim insanlarının patent başvuruları yüzde 39 artarken, prototip üretimleri yüzde 17 yükseldi. Ancak bu durumun olumsuz bir yönü de var, MIT ekonomi bölümü doktora öğrencisi Aidan Toner-Rodgers’ın yaptığı çalışmaya göre, ankete katılan bilim insanlarının yüzde 82’si, yapay zekayı iş akışlarına dahil ettikten sonra işlerinden daha az tatmin olduklarını belirtti.
Bir araştırmacının sözü durumu özetliyor: “Eğitimimin büyük bir kısmının artık gereksiz hale geldiğini hissediyorum.”
Bu gelişmeler, bir başka önemli soruyu gündeme getiriyor; eğer bir bilim insanı yapay zeka kullanarak yeni bir şey inşa ederse, bu hala bir icat sayılır mı? Yapay zekanın giderek daha güçlü hale gelmesi, patent hukukunun nasıl şekilleneceği konusunda önemli tartışmalara yol açıyor.
ABD’nin mevcut patent politikası, bireysel yaratıcılığı teşvik etmeyi ve insanın icat sürecindeki önceliğini korumayı amaçlıyor. Ancak gelecekte, yapay zeka destekli inovasyonların nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda yeni düzenlemeler getirilmesi kaçınılmaz görünüyor. Önümüzdeki yıllarda, bu dengenin nasıl korunacağı ve bilim dünyasının buna nasıl yanıt vereceği, inovasyonun yönünü belirleyen en kritik unsurlardan biri olacak.