Son günlerde sosyal medyada ve haber başlıklarında “ChatGPT beyni tembelleştiriyor” ya da “Yapay zekâ kullanmak beyin hasarına yol açıyor” gibi iddialar öne çıkıyor. Oysa yorumların temelinde, henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş, ön çalışması yayımlanan bir deney var. MIT Media Lab’den Nataliya Kosmyna ve ekibinin yürüttüğü araştırma, üniversite öğrencilerinin yazı yazarken yapay zekâ kullanımıyla beyin aktiviteleri arasındaki ilişkiyi inceliyor. Fakat çalışmanın sunduğu veriler, kamuoyunda yaratılan panik havasının aksine, ne yapay zekânın kalıcı beyin hasarına yol açtığını ne de bireysel yetileri körelttiğini kanıtlıyor. Araştırmayı dikkatlice incelediğimizde, hem yöntemsel sınırlılıkları hem de yanlış yorumlara açık noktaları görmek mümkün.

Düşük çaba, düşük teşvik

Araştırmanın koşullarına bakıldığında, öğrencilerin yazılar için ne not aldığı ne de herhangi bir ödülle teşvik edildiği görülüyor. Yazılar onlar için sadece 20 dakikalık, sonucu önemsiz bir görev. LLM grubundaki öğrencilerin zamanla sadece ChatGPT'den gelen metni kopyalayıp yapıştırması şaşırtıcı değil; çünkü ortada yazıya değer vermelerini gerektirecek hiçbir neden yok. Yani bu, bilişsel tembellik değil, tamamen rasyonel bir kaynak yönetimi.

Eğitimde anlam eksikliği

Çalışmayı bağlamından koparıp “yapay zekâ beyne zarar veriyor” şeklinde yorumlamak, hem bilimsellikten hem de eğitim gerçekliğinden uzak. Bugünün üniversite öğrencileri büyük borçlarla, nitelikten çok diplomaya odaklanan bir sistemin içinde öğrenim görüyor. Eğitmenler düşük ücretlerle, sınırlı kaynaklarla ders veriyor. Öğrencilerin yazmaya, düşünmeye ve öğrenmeye olan bağlılığı giderek zayıflıyor çünkü sistem bu çabayı ödüllendirmiyor. Bu koşullar altında yapay zekâ, yalnızca hız ve verim odaklı bir yapının doğal uzantısı hâline geliyor.

Çalışma yetersiz, yeni araştırmalar şart

MIT’nin yaptığı araştırma kısa vadeli, yapay bir laboratuvar ortamına dayanıyor. Katılımcı sayısı az, görevler önemsiz, motivasyon yok. Çalışma, yapay zekânın uzun vadede bilişsel kapasiteyi etkileyip etkilemediğini söyleyemez. Bu tür çıkarımlar yapabilmek için uzun süreli, gerçek hayatla bağlantılı, farklı yaş ve sosyoekonomik grupları kapsayan kapsamlı araştırmalara ihtiyaç var. Ayrıca bireylerin içsel motivasyonları, duygusal yatırımları ve yazıya verdikleri anlam da ölçülmeli.

Beyni değil, sistemi sorgulamalıyız

Çalışma, yazıya verilen emeğin azaldığını gösteriyor ama nedeni yapay zekânın kendisi değil; nasıl, neden ve hangi koşullarda kullanıldığı. Yazmak artık birçok öğrenci için bir düşünme süreci değil formalite. Eğer eğitim sistemi, öğrenmeye ve üretmeye gerçek değer verirse, öğrenciler LLM’leri sadece zaman kazanmak için değil, düşünsel üretimlerini zenginleştirmek için kullanabilir.

Bağlantı kopyalandı!